top of page
Harun Güven

Londra Yapılacak Şeyler

1. Artık kartpostal ve dil kursu afişi şeklinde görmekten sıkıldığınızı biliyoruz, o zaman sizin için İngiliz zerafetinin simgesi Big Ben’i yerinde görmenin zamanı gelmiş demektir. Şimdi metro durağından iner inmez sizi karşılayacak bu saat kulesini görmeye gitmeniz gerekiyor. İnanın bahsettikleri kadar güzel gözükecek gözünüze. Tabii bu kuleye bağlı Parlamento Binası’nı görmeyi, hatta imkanınız varsa içine girmeyi de unutmayın. Sarayın panaromik seyri için nehrin karşı tarafına geçmeyi ve tabii ki akabinde gözünüzde V for Vendetta sahnesi canlandırmayı da.


2. Masallara nispet edercesine romantik, bir o kadar da güzel, adına efkarlı olmasa da şarkılar yapılan Tower Bridge’den geçmeyi unutmayın. Girişinde, yanında bulunan kalenin çimleri ile yemyeşil şekilde karşılayacak sizi köprü, siz de her metrekaresinden ayrı bir zevk alın, gündüz yeter demeyin gece de gidin. Köprünün hemen bittiği yerde Potters Fields Park’ta çimlere oturarak, mümkünse içeceğinizi de yudumlayarak köprü manzarasının tadını çıkarın. Köprünün hemen karşısında, mazisinde bir tarih yatan London Tower’a girmeyi sakın ihmal etmeyin. Kraliyet döneminin karanlık yüzünü keşfedin, dünyanın en büyük elması dahil kraliyetin sahip olduğu servetle tanışın.


3. Londra’nın sahip olduğu diğer tarihi yapıları keşfetmekten kaçınmayın. Westminster bölgesinde bulunan Westminster Abbey gibi tarihi öneme sahip binaları, kraliyetin şanını gözler önüne seren Hampton Court Sarayı’nı ve Kensington Palace’ı, çalkantılı mezhep tartışmalarına sahiplik etmiş, akustiği harika bir mabet olan St. Paul Cathedral’ini, yani Britanya tarihine ait ne varsa peşinden gidin, keşfetmeye bakın.

4. Şehir kültürünün özünü yitirmediği kalabalık, capcanlı ve ışıltılı meydan ve sokaklarını gezin. Devasa televizyon ekranlarının aydınlattığo Piccadilly Circus’ta neşeli kalabalığın arasına karışabilir ya da klasik sinema salonlarıyla caddelere enerji katan Leicester Square’da gezinebilirsiniz. Yahut Chinatown’da bambaşka ama taze bir şekilde saklanmış başka kültürlere kucak açıp, birbirinden kaliteli barların ve restoranların olduğu Soho’ya inebilirsin.Tabi şehrin ve kültürünün asaletini gösteren aslanlarla çevrilmiş Trafalgar Square’i de ihmal etmeyin. Geziniz sırasında her gün zamanınızın bir diliminde mutlaka buralarda bulunmaya çalışın çünkü bu mekanlar sizi her gün şaşırtmayı başaracak.


5. Büyülü camekanları, zarif sunumları ile hem ölüm pahalısı hem de nispeten bütçenize uygun seçenekleri ile renkli caddelerinde alışveriş yapın ya da yapıyormuş gibi yapın. Başka hiçbir yerde bulamayacağınız elbiseleri, tasarımları inceleyin, mağazaları ile ünlü her daim renkli Oxford Street’te gezinin, ruhunuzu satıp da alamayacağınız eşya görmek istiyorsanız, buyrun sizi Harrods’a davet edelim, en azından gördük deriz demek için bile burada bir gözükün bakalım. Çok zarif sunumlar ile döşenmiş dükkanlarından alışveriş keyfi için ise Regent Street sizi bekliyor. Burada alışveriş bir çılgınlık değil, sadece bir etkinlik, o halde bu etkinlikten kendinizi mahrum bırakmayın.


6. Zengin seçenek ve koleksiyonlara sahip galeri ve müzelerini ziyaret edin. Bu denli farklı ve zengin içerikleri olan müzeleri başka bir şehirde göremeyebilirsiniz. Zamanında güneş batmayan imparatorluğa sahip olmanın getirisiyle elde ettikleri tarih ve sanat koleksiyonların sergilendiği British Museum, Victoria ve Albert Museum ve National Gallery Museum’a müze gezmeyi sevmeseniz bile gidin. Bilimsel ve estetik olarak ne kadar gelişmiş olduklarını dünyaya ispat ettikleri Londra Doğa Tarihi Müzesi (Natural History Museum), Londra Museum ve Londra Bilim Müzesi (Science Museum), Tate Museum ve Transport Museum da seçeneklerinizin arasında mutlaka olsun. Eşsiz seçkileri ile merakınızı giderin, öğrenin ve keşfedin.


7. Temiz bir nefes almaya, stres atmaya ve huzur bulmaya Hyde Park’a gidin. Yeşilin maviye eşlik ettiği bu güzel parkta, gözünüz gönlünüz açılacak, doğayla iç içe geçireceğiniz bu zamanlar size hiç de bir kayıp zaman olarak gelmeyecektir. O zaman siz de, parka nazaran büyük göllerinde hayvanları sevip, manzaranın keyfini çıkarın. Sakın sandala binmeyi unutmayın ve hayatınızda unutamayacağınız anlara bir yenisini ekleyin. Tabii Diana Memorial Park Anıtı başta olmak üzere güzel anıtlarını ve sanat eserlerini de gezmeyi unutmayın.

8. Buralara kadar gelmişken Kraliyet ailesini ziyaret etmeyi unutmayın, Buckingham Palace’a uğrayın. Sarayı ve içindeki bekçi askerleri gözleyin, sarayın önündeki Victoria Memorial’da oturup insan manzaralarını izleyin ve etrafın keyfini çıkarın, hatta durumunuz varsa sarayın yanında bulunan saray müzesine girin, o güne ait etkinliğe katılın. Kesinlikle artık ikon haline gelmiş saray nöbetçi değişim ritüelini kaçırmayın. Bu etkinliğe dair ayrıntıları da şuradan takip edebilirsiniz.


9. Parasıyla eğlence değeri birbirini karşılar mı bilinmez ama siz yine de London Eye’a bir kere olsa da bir binin. Böylece Londra’nın eşsiz manzarasının keyfini, yerden metrelerce yükseklikte hem de gelişkin bir dönme dolabın içinde çıkaracaksınız. Özellikle Big Ben’in ve Parlamento Sarayı’nın yukarıdan görünüşü gerçekten sizi tatmin edecek. Eğer güzel manzara istiyorsanız akşamı, güzel fotoğraf istiyorsanız gündüzü seçmeyi unutmayın.


10. Şehrin en canlı noktalarına, halk pazarlarına inin, kalabalığın, güzel sokak yemeğinin ve ucuz alışverişin tadını çıkarın. Sıradışı tasarımları ve sıcak insanların pazarı Portobello Road’da özellikle ayakkabı ve farklı tasarımlı t-shirt’lere bakın, satın alın. Eğer yerel pazarları seviyorsanız gidince büyüleneceğinize emin olduğumuz Camden Market’da nehre karşı, grafitilerle bezenmiş dükkanlarından cool eşyalar satın alabilir, dünyanın dört bir yanından sunulan lezzetler ile karnınızı doyurabilirsiniz. Bol bol deneyin, bol bol bakının ve bol bol fotoğraf çektirmeyi de unutmayın. Zamanını festivale denk getirebilirseniz ne ala, getiremezseniz de Nothing Hill’e mutlaka gidin; çok şirin, kendine has tasarımlı elbiseleri deneyin, satın alın. Eğer döneminde gidiyorsanız, mutlaka festivaline katılın, eğlencenin keyfini çıkarın. Festival ile ilgili ayrıntıları da şurada bulabilirsiniz.

11. Londra’da her güzel şeyin üzerine veya yanına konulduğu Thames Nehri’ni gezin. Kendisi kahverengi rengi ile çok bir şey vaad etmese de, özellikle yanlarına yapılmış yapıları, ağaçlarla donatılmış kenarları, köprüleri ve köprü altındaki küçük pazar yahut panayırları ile şehre güzellik katıyor. O halde siz de boylu boyunca thames nehrini gezebilir, bulunduğunuz yerden şehrin karşı tarafını izleyebilirsiniz.


12. Gelmiş geçmiş en büyük tiyatro yazarının, Shakespeare’in tiyatrosuna tanık olmak için Shakespeare Globe’a gidin. Dönem atmosferini yaşamak, o günleri hayalinizde canlandırmak için mutlaka rehberli bir tura katılın. Tahtadan yapılmış oturaklarında oturarak sahnenin ve anlatılanların keyfini çıkarın. Eğer bu tiyatro mabedinde oyun izlemek istiyorsanız çok erkenden biletinizi temin etmeyi unutmayın. Oyunun rejisine ve oyunculuklara mutlaka hayran olacaksınız. Veyahut hiçbir şey yapmasanız bile yapının içine girin, sevdiklerinize, tiyatro seven bir arkadaşınıza alabileceğiniz çok çeşit hediyeler bulunuyor. Siz de bu mağazadan alışveriş yapıp sevdiklerinizin yüzünü güldürün.


13. İmkanınız varsa ve eğlenceli bir akşam geçirmek istiyorsanız, Londra sokaklarını aydınlatan bilboardlarda gördüğünüz bir müzikale gidin. Profesyonelce hazırlanmış, bol ödüllü oyunlara bilet satın alarak coşkulu ve ritmi içinde barındıran müzikalleri izleyerek güzel anlara tanıklık edeceksiniz. Biletinizi alırken bilet fiyatlarına ve oturduğunuz yere mutlaka dikkat edin. Eğer biraz olsun sahneye yakın olup daha iyi bir deneyim yaşamak istiyorsanız biraz paranıza kıymak zorunda kalabilirsiniz, olsun, siz yine de güzel elbiselerinizi çekin üstünüze, anın keyfini yaşayın.


14. British Library’e uğrayın, zengin içeriği ve farklı konulardaki seçkileri ile oluşturulmuş bu atmosferi deneyimleyin. Sadece yazılı basın değil, görsel ve işitsel materyallere de göz atın. Okursever olmasanız bile gittiğinizde mutlaka karşılaşacağınız, belli bir tema üzerinde yoğunlaşmış (Örneğin 80’lar rock müziği, 90’larda hippy’ler gibi) seçkilere mutlaka katılın. Kütüphaneden çıkmadan önce mutlaka hediyelik eşya ve kitap evine uğrayın, alışveriş yapın.


15. Harry Potter’ı ne kadar sevdiğinizi biliyoruz, o zaman sizi Hogwarts Express’in girişine, Platform 9 ¾’e de bekliyoruz. Hem burada istediğiniz Hogwarts house’un atkısını takarak, tam platforma girerken havada resminizi çekip, bu anı ölümsüzleştirebilirsiniz. Sırası çok olan bu etkinliğe erken gitmeyi önermekle birlikte sakın hemen yanında bulunan Harry Potter mağazasına girmeyi de öneriyoruz. Serinin en can alıcı anlarından kulllanılan nesneleri, asaları, atkıları kısacası Harry Potter’a ait herşeyi burada görme, isterseniz de satın alma imkanına sahipsiniz. Eğer gerçek bir Potter head iseniz, hatta daha da ötesinde manyağı iseniz Harry Potter Studio’ya gitmeyi deneyin. Çok yoğun bir ziyaretçi yoğunluğu olduğu için biletinizi çok erken hatta uçak biletini aldığınız gün almayı unutmayın, bize de deneyimlerinizden bahsedin.


16. Zamanın 0 noktasına, Greenwich’e gidin. Şehirden biraz uzak olsa da, eğer gerçek bir gezgin iseniz her zaman 0. Meridyeni görmek istersiniz diye düşünüyoruz. Hem bu noktada bulunun, hem de Gözlem evi müzesine giderek, ilk defa kayda geçilmiş deniz ve yıldız haritalarını inceleyin. Kasabaya gelmişken burayı da gezmeyi, lokal pazarlarını ve daha pek çok ilginç müzelerine girmeyi unutmayın.


17. Bir turnuvadan öte bir saygınlık ve heyecan yarışı olan Wimbledon Tenis turnuvasında yerinizi alın. İzleyici olarak katılmanın çok zor olduğu bu turnuvada hiç değilse atmosfere tanıklık olmak için kortda bulunun, içeceğiniz ile beraber maçı bir sürü tenis sever ile birlikte izleyin. Onlarla beraber destek olup, bir tenis maçının sadece bir spor aktivitesinden ibaret olmadığını deneyimleyin.


18. Fotoğraf makinenizi ya da cep telefonunuzu elinizden hiç ayırmayın, kendinizi hiçbir şeyden mahrum bırakmayın. Londra İngiliz kültürünün merkezi, siz de İngilizliğe ya da british kültürüne ait herşeyle ilişkilenin. Mesela kırmızı telefon kulübesinin içine girip fotoğraf çektirin, iki katlı otobüslere binin, şehir turu yapın, fish and chips yemeği unutmayın, taksi deyip geçmeyin; klasik taksilerine binin, bir Irish Pub’a girin, bira deneyin, İngiliz kahvaltısından mahrum kalmayın, yani kısacası kültürlerine dair ne varsa deneyimleyin. Sonrası mı? Beğenip beğenmemek, yorumlamak, mantıklı bulmak…Hepsi size kalsın.





Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments

Couldn’t Load Comments
It looks like there was a technical problem. Try reconnecting or refreshing the page.
bottom of page